-
Necmettin Aslan
Tarih: 21-09-2025 12:40:00
Güncelleme: 21-09-2025 12:53:00
Naber Bebiș Sendromu: Sahnede Kahkaha, Sokakta Kıyamet
Sokakta bir adam eşine dönüp “Naber bebiş?” dese… Allah korusun, ortalık karışır. En iyi ihtimalle küçümseyici bakışlar, en kötü ihtimalle kavga. Ama aynı cümleyi Hasan Can Kaya sahnede söylesin, salon kahkahadan yıkılır, sosyal medyada trend olur, hatta üstüne “ne zekâ be” diye övgüler sıralanır.
Bu tablo bize neyi gösteriyor? Basit: Biz, söze değil söyleyene bakıyoruz. Türkiye’de mizahın kaderi de, hakaretin kaderi de, hatta sevginin ifadesi de sahibine göre değişiyor. Hasan Can söylerse “espiri”, sokaktaki vatandaş söylerse “saygısızlık.”
Aslında burada bir çelişki değil, bir ayna var. Çünkü toplumun kendisi de ikiyüzlü. Aile değerlerinden, edepten, “Türk aile yapısı”ndan bahsederken, sahnede bunların alaya alınmasına kahkahalarla eşlik ediyoruz. Bir bakıma, en çok güldüğümüz şey, en çok saklamaya çalıştığımız gerçekler oluyor.
Sahnede duyunca hoşumuza giden, “ayıp” diye yüzümüze vuramadığımız sözler, kahkaha perdesiyle üzeri örtülerek kabul edilebilir hale geliyor. Yani mizah, bizim için hem bir “rahatlama aracı” hem de “ikiyüzlülüğü meşrulaştıran mekanizma.”
Sorulması gereken şu: Sokakta tepki gösterdiğimiz şeye, sahnede neden alkış tutuyoruz? Çünkü kalabalık psikolojisi içinde, sorumluluk hissetmiyoruz. O kahkaha, aslında bir tür “toplumsal rahatlama seansı.” Kahkaha attığımızda, içimizdeki öfke de, bastırdığımız çelişkiler de, günlük hayatta dile getiremediğimiz sözler de bir süreliğine aklanıyor.
Ama bu aklanma geçici. Salon ışıkları söndüğünde, biz yine aynı reflekslerle yaşamaya devam ediyoruz. Ve işte bu yüzden mizah, bazen gerçeği değiştirmek yerine, sadece üzerini örten bir yorgan işlevi görüyor.
Hasan Can Kaya’nın başarısı tartışılmaz. Ama mesele onun başarısı değil, bizim sahnedeki kahkahalarımızın aslında neyi gizlediği. Sokakta kavga çıkartan sözlere sahnede kahkaha atıyorsak, demek ki sorun bizde.
Kendi hayatında tahammül edemediğini sahnede alkışlayan toplum, ya samimiyetsizdir ya da çelişkilerle doludur. Muhtemelen ikisi birden.
Ve belki de bu yüzden, en çok güldüğümüz şeyler aslında en büyük yaralarımızdır.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Bir Yüreğin Ardahan’a Sığdığı Günler
- Gölge Değil, Rehber Olan İnsan
- Ağlama Ey Cân, Dağların Yazdığı Şiirdir Yüreklerimiz
- Kızını Oynatıp Para İsteyen Baba Kılıklı Cani!
- Sahte Karakolun Gerçek Hikâyesi
- Ben Çıldır Gölü...
- İnsanın Gerçek Değeri: Elde Ettikleri mi,? Yoksa Vazgeçtikleri mi?
- Ardahan’da Göç: Tarihsel, Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Boyutları
- 1071 Malazgirt Zaferi: Anadolu’nun Kapılarının Türklere Açılışı
- Doğanın ve Kültürün Kesiştiği Şehir Ardahan
- Barışın Teminatı Kıbrıs Barış Harekâtı
- Dünyanın En güzel Kadını Kraliçe Nefertari (Nefertari Merytmut, Mut-Nefertari)
FACEBOOK YORUM
Yorum