içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İstanbul un Gizemli Semtleri

Gizemli İstanbul da bulunan her semtin bir hikayesi bir tarihi geçmişi mutlaka bir efsanesi vardır.

Bu yazımda Tarihin gizemli odası,o meşhur efsane ile donatılmış ve birçok esirin hapsedildiği Yedikule Zindanlarını anlatmaya çalışacağım sizlere…

Yedikule Zindanları, İstanbul’un ve aynı zamanda Türkiye’nin en eski açık hava müzelerinden bir tanesi. Bir gözlem kulesi görünümünde olan bu yapı Yedikule Hisarı olarak da bilinir.

Oldukça eski ve esrarengiz bir tarihi olan yapının ilk yapılış amacı zindan değil. Bizans Dönemi’nde misafir olarak gelen kralları ve başka ülkelerin önemli misafirlerini ihtişamlı bir şekilde ağırlamak için inşa edilmiş.

Türk Tarih Kurumu’nun yaptığı araştırmalara ve elde edilen verilere göre, Altın Kapı dönemin Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında inşa edildi. Burası bir zafer takı olarak inşa edilmişti. Theodosius’tan sonra tahta geçen oğlu da dört tane yüksek gözlem kulesinden oluşan bir kaleyi kapı ile birleştirdi.

Şehrin denize açılan en önemli girişlerinden biri olan Altın Kapı’nın ön tarafında sur ve hendek arasına savunma amaçlı olarak 447 yılında inşa edilmiştir. Küçük Altın Kapı’nın dışında daha Bizans Dönemi’nde kullanımdan kaldırılan bir köprüsü de bulunuyordu. O dönemde bu kapının dış cephesinde, mermer kornişlerle çerçevelenmiş panolarda güzel rölyefler, mermer heykeller bulunuyordu. 

1838 yılında dış kapının üst bölümüne II. Mahmud’un arması ve tuğrasının nakşedildiği mermer bir kitabe konuldu. Bu kitabe gibi birçok değer, günümüze ulaşmayı başaramamıştır.

Bu yedi adet kulenin dört tanesi Bizans İmparatorları tarafından yaptırılmış olup, üç tanesi de Fatih Sultan Dönemi’nde yaptırılan bu tarihi yapıtın her kulesine isim verildi. Bu isimler şöyle,

Genç Osman Kulesi
Cephanelik Kulesi
III. Ahmet Kulesi
Hazine Kulesi
Zindan Kulesi
Top Kule
Bayrak Kulesi

Genç Osman Kulesi

Osmanlı padişahlarının arasındaki en genç isim olan Genç Osman bu mekanın ikinci katında öldürülmüştür. Ayrıca Yedikule Zindanları Kanlı Kuyusu da burada bulunmaktadır. Kanlı kuyu adından da anlaşılacağı üzere, öldürülen kişilerin atıldığı yer olarak bilinmektedir.


Mahkumlar bu kuyuda idam ediliyor, kuyunun dibinde ilginçtir. Marmara denizine açılan bir tünel var tarih kokan bu tünelde mahkumların başları buraya bırakılır ve Marmara denizine atılırmış. Bu zindanlarda birçok siyasi mahkumda idam edilmiş ve başları Marmara denizinin sularına gönderilmiştir

Cephanelik Kulesi

Yapının devlete bağlı olduğu zamanlarda cephane deposu olarak kullanıldığı için adını buradan almıştır. İki hapishane haricinde devlet suçluları burada infaz ediliyordu.

III. Ahmet Kulesi

Kulenin onarımına büyük katkısı olan zamanın padişahının adını almıştır. Fakat depremlere dayanamayan kule günümüze kadar gelmeyi başaramamıştır.

Hazine Kulesi

Bu kulede devletin hazinesi saklanırdı. Ancak bir dönem bu şekilde muhafaza edilmesinin ardından hazine tekrar sarayda tutulmaya başlanmıştır.

Zindan Kulesi

Bir diğer adı Kitabeler Kulesi’dir. Zindan amacıyla kullanılan kulenin içinde ahşap olan kısımlar, çıkan yangınlar sonucunda büyük hasar görmüştür.

Top Kulesi

Çıkan yangınlarda büyük hasarlar görmüştür. Hapishane olarak da kullanılmıştır.

Bayrak Kulesi

Altın Kapı’nın üstündeki kuledir. Yedikule arasında en sağlam olarak ün yapan kule bayrağın dikili olduğu yerdir. Sancağın dalgalandığı yer olması nedeniyle yeniçeriler burada nöbet tutarlardı. 
 

Kayıtlarda zindanların yerli ve yabancı esirlerin hapsedildiği bir yapı olduğu yazıyor fakat kayıtlarda yazmayan bir efsane halk arasında uzun yıllar boyunca dolaşıp durur.

Bu hikaye özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yılları süresince halk arasında yaygındı. Son yıllarda bu efsane de unutulmaya yüz tuttu.

Efsaneye göre zindanlara hapsedilen esirler arasında bir pagan bulunmaktadır ama ne zindan görevlileri ne de diğer komutanlar bu adamın bir pagan olduğunun farkına varamazlar. Onu Avrupa devletlerinde üst düzey devlet görevlisi bir misyoner zannederler. Bazı gardiyanlar onun casus olduğunu söylerler ve türlü işkencelere maruz bırakırlar.

İşkenceler zaman içinde o kadar abartılır ki yeni işkence türlerini bile bu casusun üzerinde denerler.

Pagan kendini acıyla eğitmiş olduğundan acıya dayanıklıdır. Ne işkencecilerin istediği itirafları yapmaktadır ne de acı dolu çığlıklar atar. Bu da her geçen gün işkencenin dozunun artmasına sebep olur.

Sonunda Pagan, bu işkencelere dayanamaz. Ölüm anında anlaşılmaz bir dilde arada antik Latinceye benzer kelimeler kullanarak dua tarzı sözler söyler tabi o sırada kimse bu sözleri önemsemez.

Paganın cesedi umulmadık bir hızda eriyip gider. Bu yaşananlar halk tarafından duyulur ve bazı insanlar paganın lanet okuduğunu düşünürler.

Ölen paganın dileği işkence edenlerin ruhlarının Mesih dünyaya gelene kadar zindanların arasında kalması ve geldiğinde de serbest kalıp hesap vermesidir. İşte bu yüzden de Yedikule Zindanları’nda bazen çığlıklar hatta Latinceye benzer sözler duyulur.

Bu yazı 8833 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum