içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İnsanlardaki İlginç Çeşitlilik

Bir şeyleri hep kafamda düşünüp merak ediyordum ve bu düşüncemi isterseniz sizlerle de paylaşeyim Bu düşünce bende hep nedenlerle başlayıp malesef nedenlerle de devam ediyor.

Bir şeyi çok merak ediyorum. Acaba ilk ne zaman ayrı ayrı diller konuşmaya başladık? İlk insanlar, elbette ki aynı dili konuşuyorlardı ve onların çocukları da. Peki sonradan ne oldu da farklı diller konuşmaya başladılar? Benim kafamda canlandırdığım bir mizansen var aslında; Gün geliyor; insanlar, farklı kabilelere ayrılıyor. Ne konuştuklarını karşı taraf anlamasın diye kendi aralarında bir dil geliştiriyorlar. Acaba onlar da kuşlardan mı etkilendi? "Her kuş, kendi benzeri ile kendi dilinden konuşuyor. Biz de öyle mi yapalım?" dediler?

Bazı diller de birbirlerine çok benzer. Hepsi İngilizcenin o yöre insanlarına göre yorumlanmış hali gibi duruyor. Yani tamamen olmasa da benzerlik, çok fazla. Tabii bunda aynı dine mensup olmanın da etkisi var. Misyonerlik faaliyetlerinde bulunan batılıların çabaları sonucu, kendi dillerinin etkilenmemiş olması mümkün değil. Veya aklıma çok daha hince bir fikir geliyor; hani kulaktan kulağa oynarız da anahtar kelime gurubun sonuna vardığında çok farklı bir şekle dönüşür ya. Acaba insanlar da bir diğerine aktarırken değişime mi uğradı kelimeler?...

Düşünsenize aynı dili konuşuyor olsaydık, Eski Mısır, Mayalar, İnkalar gibi sonsuz gizemlerin bulunduğu kapılar; sadece anahtarı elinden bulunduranlara açık olması gibi bir durum olması söz konusu olmayacaktı. Dileyen herkes, anlayabilecekti. Aslında o zaman sır diye de bir şey kalmayacaktı sanırım ve bizi dünyada oyalayacak reenkarnasyon oyuncağından başka elle tutulur, gözle görülür pek bir şeyde kalmazdı. Hımm, bayağı sıkılırdık herhalde. Ne de olsa binlerce yıldır dibi görünmedi hâlâ konuların.

Başka bir soru da, neden ırklara ayrıldık? Acaba Hz. Adem ya da Hz. Havva, yani ikisinden birinin rengi farklı mıydı? Ne bileyim, Hz. Havva, belki de siyahiydi. Sadece dil olarak değil görünüş ve karakteristik özellikleriyle ayrılmış insanlar. Bazı uzmanlar, bölge şartlarının insanların görünüş ve karakterinde etkin olduğu görüşünü savunuyorlar. O zaman aklıma ilk Japonlar geliyor. Yani öyle gözlerini çekik hâle getiren ne tür bir bölgesel şart olabilir ki? Hadi iklime göre sıcakkanlı-soğukkanlı ayrımını anlıyorum. Hatta fazlaca tükettikleri balık sayesinde kafalarının fazla çalışmasını da. Yüz şekline nasıl yansır anlamıyorum.

Sonra Hintliler var. Ben, onların Hz. Musa, Tûr Dağı'nda Allah ile konuşurken ineğe tapan millet olduğunu düşünüyorum. O zamanlar da fakirdiler tabii. Malları kıymetliydi. Yiyip beslenmek yerine tapmayı tercih ettiler. O yüzden de böyle kara-kuru, bakımsız bir ırk olarak kaldılar herhalde.

Siyahi insanlar için, yani renklerinin neden koyu olduğuna dair duyduğum en ilginç hikâye, daha doğrusu sanırım batı halk inanışı bu; aslında onlar çok araştırmacı olan beyaz insanlarmış. Denizler de araştırma yapmak isteyip çok açılınca okyanusların derinliklerine gömülüp oradaki cehennemde yanıp ceza olarak kararmış bir şekilde tekrar dünyaya gönderilmişler. Hımm, gerçekten tuhaf. Hatta eski çağlarda günah işleyenleri de siyahi insanlara benzemekle korkuturlarmış. Bence daha çok araştırmacı ruhlu insanların önünü kesmek için uydurulmuş gibi duruyor.

Bazı ırklar, savaşçı olarak anılırken; bazıları da bilime, sanata olan yatkınlıklarıyla biliniyor ya da Uzakdoğu'daki gibi teknolojik ilerlemeler de böyle düşünülebilir. Yani Çinlilerin yüzyıllarca önce abaküs'ü falan keşfettiklerini düşünürsek. Tabii bir de felsefî yönleri çok gelişmiş. Yemek kültürü de çok farklılık gösteriyor. Kimi yerlerde ormandan toplanılan börtü-böcek ne varsa ziyafet yerine geçiyor, kimi bölge insanları, deniz ürünü ağırlıklı besleniyor ve kimi bölge insanları da önlerine ne çıkarsa artık kedi-köpek-yılan yerken daha yakın bir zamana kadar insan yiyen kabileler de vardı.

Bizi hayvanlardan ayıran tek özelliğimiz olmasıyla övünürüz, ama insanların "birbirlerini yemesi" deyiminin gerçeklik kazandığı zamanlarda oldu. Hani ya.yamyamlarla ilgili bildiğim bir şey de vücudunda yara izi ya da herhangi bir şekil bozukluğu olan insanları yemedikleri. Lükse bak! Sanırım yaşanılan bölgenin refah düzeyi ve inanç sistemi insanların beslenme tarzını çok fazla etkilemiş olsa gerek. Ben, böcek türlerini seven bazı Afrika ülkelerinin tamamen yokluk yüzünden buna yöneldiğine inanıyorum.

Düşünüyorum da aslında iyi ki farklılıklarımız var. Dünya, böyle çok daha renkli ve yaşanası (birbirimizi yemenin dışında)... Ama insanız işte, aklıma takılıyor böyle sorular. Elbette ki bu soruların cevabını araştıran ve pek çok teori öne süren araştırmacılar var. Ancak dünya üzerinde yaşayan, yaratılıştaki gizeme de merak duyan bir insan olarak, kendi efsanemi oluşturmanın da bir zararı olmaz diye düşünüyorum. Irklara, dillere, renklere ayrılmış insanoğlunun birleştiği tek nokta, aynı yeryüzünü paylaşıyor olması. Tabii şimdi tek Yaratıcı da ortak noktamız diyeceksiniz. Bu, elbette ki gerçeğin ta kendisi. Ama insanlardaki inanç çeşitliliği de bu konuda bir fikir birliğine varılmasını mümkün kılmıyor. Bu yüzden işte bizi birleştiren ortak nokta, paylaştığımız yeryüzü. Ancak burayı da paylaşamadık gitti. Halbuki insan varlığının kapladığı yer kadarını işgal eder. İsterse bütün dünya, onun olsun; neticede paylaşılamayacak bir şey. Ortada herkese yetecek yer var, birbirimizi ittirip dünyadan düşürmeye çalışmanın bir manası yok.

Bu yazı 21302 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum