içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

"Ardahan’da Bir Nostalji Yolculuğu
Sabah çayı, göğermiş peynir…
Ardahan ayazı adamı tez aşık eder be gazeteci.
 
Ama Ardahan’a en son 26 yıl sonra döndüğümde, eski Ardahan yoktu. Mir Ezdin, Deli Cafer olmasa, Yusuf Ziya Kaya olmasa, bu yazılar olmazdı. Ardahan sevdalısı bu iki şair ruhlu kardeşime binlerce kere teşekkür ederim.
 
O zamanlar öyle isimler vardı ki… Ne ayakkabı tamircisi Nadır, ne tatlıcı Rıza, ne Deli Kemal, ne Balıkçı Nusret, ne lastikçi Ayı Murat, ne klarnetçi Yado, ne Karagöz Ali, ne Eşkiya Kemal, ne Hodlu Mahmut (Hacı)…
 
Ne Rahim Öktem, ne Yeni Sinema, ne Baş Katip Musa, ne Mahmut Öztürk (Milli Eğitim Müdürümüz), ne Mehmet Işıkli, ne Haşim Avşar, ne Ağali Nasıroğlu, ne Orhan Nasıroğlu, ne o güzelim Millet Bahçesi, ne Fezo’nun Oteli…
 
Ne Şefikler, ne Gadana Zikri, ne Tenekeci Hamit, ne Gemo Dede, ne Necati Seferoğlu, ne Laz İhsan, ne Kurtlu Kiraz, ne tüccar terzi Yılmaz Kaya, ne Usanmazlar, ne Deli Memet ve sarı kamyonu, ne “Çilekeşler”in minibüsü, ne Dr. Halis, ne Fotoğrafçı Asım, ne Foto Nizam Uğurlu, ne Dündar Alpaslan, ne Haluk Ruşen…
 
Ne Kulu Akçay, ne Hırdavatçı Reşit, ne Timur Tekgül, ne Cengiz Avşar, ne Hurmacı Gago, ne Hamal Binalı, ne Akkoşlar, ne Reşit Tırpancı, ne Simsar Cımo, ne Tüccar Şeşe Deli, ne Kahraman Deli, ne Avukat Haşim Aktaş, ne Töb-Der’de hararetli devrim tartışmaları, ne Mehrali’nin hanı, ne Orhan Avşar’ın gazete bayisi, ne Okyaylar, ne Neşe Konfeksiyon Şemsi Kaya, ne Dursunoğulları…
 
Ne de esnaf Mükerrem Derin, Hafız Kaya, Baykallar-Kürdoğulları, ne Osman Polat, ne lise yolunda ispanyol paçalı kızlar, ne de Sahil Palas…
 
Her kes… Her şey yok olup gitmişti.
 
Sen hatırlar mısın bilmiyorum; o zaman bir tek Erzurumlu Dadaş’ın kara çarşaflı karısı vardı. Kimse kara çarşaf giymezdi! Şimdiki gibi öbek öbek kara çarşaflılar, cafeler, restoranlar, barlar, pavyonlar, pastaneler yoktu. Kızlarımız, kadınlarımız o zaman haftanın bir günü hamama giderdi, haftanın iki günü sinemaya… “Ezo Gelin”e ağlardı kadınlarımız.
 
Yılmaz Güney’i o zaman tanıdık. Onu taklit ederdik, onun gibi oturur, bıyık altı gülüş yapar, üzülür, hırslanırdık. Arzu Okay’ı, Feri Cansel’i, Aydemir Akbaş’ı, seks filmleriyle o zaman tanıştık. Delikanlılığın kitabını o zaman okuduk.
 
Kadir İnanır’ı, Ayhan Işık’ı, Müjde Ar’ı, Fatma Girik’i, Türkan Şoray’ı… Ve ağız dolusu gülmeyi, Kemal Sunal’ı, İlyas Salman’ı, Şener Şen’i o zaman tanıdık.
 
Lan imansız, neydi o Karabey’in lokantasının kokusu… Ciğerci İdris… Tezek ve kömür kokusunu bastırırdı sabah çorbasının kokusu. İçimize çeker, açlığımızı belli etmeden tadını çıkarırdık. Yemeğin hasını turşu ekmeği, Rizeli fırıncıdan yerdik. Şehir ekmeği, helvayı ilk kez orada tattık. Ama itiraf etmeliyim ki, rakı o zaman da baş köşesindeydi soframızın.
 
Sen hatırlamazsın, abilerin bilir… Kış aylarında çayla konyak içerdik. Sonra lise yolunda kız tavlamaya çıkardık. Sevgimiz bile acayip güzeldi. Henüz kirlenmemiştik. Henüz “söz”ün namus olduğu zamanlardı.
 
Yaw, korktum be gazeteci… Kimse yoktu… Hiçbir şey kalmamıştı. “Sağ”a baktım, “sol”a baktım… Ne Menderes Koçak, ne Yücel Çiftçi, ne Kığe Yener, ne İbrahim Ekinci, ne Naim Karadağ, ne Kör Coşkun, ne Kor Cengiz, ne Kor Binali…
 
Hiç kimse… Hiç kimse yoktu. Yabancıydım. Öyle yalnız kaldım ki, utanmasam oturup ağlayacaktım.
 
Rodî Baz, Deli Cafer kardeşime teşekkürler…
 
At Halil, Eşşek Halil, Bakkal İlyas, Beyaz Talat, Kel Binali, Eğri Binali, Kara Binali, Gat Hilmi, Gat Fazlı, Gat Yavuz, Kolsuz Müzellef, Topal Koço, Topal Memi, Ecolar, Ceceler, Picolar, Dıplaklar, Kıreler, Arnavutlar, Keller, Jeje, Tıpış, Takış, Kurtlu Kiraz, Gadana Zikri, Uzun Osman, Laz İhsan, Selami, Sinemacı Yakup, Komünist Kemal, Eşkiya Kemal, Deli Kemal, Kor Bayram, Puşt Bayram, Fırtıklı Bayram, Kor Osman, Kor Hafız, Kor Mecit, Kor Dursun, Kor Hüsen, Kor Zekerya, Kor Yadigar, Kor Çiçek, Piskiletci Kazo, Ayakkabıcı Nadir, Kayıkçı Nusret, Deli Ümmet, Haşo, Şeşo, Jalo Metin, Kıği Yener, Dırçe Yavuz, Bayro, Ergo, Sucu Seher, Sucu Tahir, Tello, Nafo, Deli Behice, İğneci Asiye, Dandan Memet, İt vuran Memet, Bekçi Zülküf, Bekçi Bayram, Altundiş Letif, Pano Necat, Şişkali Fezo, Hancı Şebo…
 
İşte eski Ardahan böyleydi. Şimdi hatırlamakla yetiniyoruz.
Bu yazı 205 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum