içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

4. Asgari ücret sadece TAVSİYE niteliğinde olmalıdır. Alt limit belirleme Zulmünden vazgeçilmelidir!

Bir çoğunuza komik hatta saçma gelse de lütfen yazımı sonuna kadar okuyunuz. Çünkü bu yazı sadece başlığından ibaret değildir. Önyargılarını kırma cesaretini gösterebilenler için yeni bir bakış açısı kazandıracağına inanmaktayım

Öncelikle Asgari ücret nedir? Ona bakalım. Google da basit bir aramayla araştırdığınızda “işçilere yasal olarak ödenebilecek en düşük maaş tutarıdır.” Açıklamasını bulacaksınız. Kahvehanede kağıt oynayan birisine veya bir üniversitenin işletme profesörüne de sorduğunuzda “4 kişilik bir ailenin 1 ay içerisinde yapmak zorunda olduğu (gıda, barınma, eğitim v.s) harcamaların minimum tutarıdır” açıklamasını alacaksınız

Halbuki bu iki açıklama da kocaman bir kandırmadır! Aklı başında olan hiç kimse şu andaki yasal alt sınır olan 13bin 500₺ nin 4 kişilik bir ailenin sadece birkaç günlük bir harcaması olduğunu gayet iyi bilir.

Asgari ücretteki en temel sorun “ödenebilecek en düşük” ücretin ( şu an yaklaşık 13bin 500₺) devlet tarafından zorunlu tutulmasıdır!

Oysa piyasa SERBESTTİR. Bir işveren çalıştırmak istediği personele bir ücret teklif eder. İşçi ise bu ücreti kabul ederse çalışır, kabul etmez ise işveren ücreti artırmak zorundadır!

Piyasa gerçeği bu şekilde işler.

Azıcık iktisattan anlayan bir vatandaş piyasanın Arz-Talep dengesi üzerine kurulu olduğunu bilir! İşveren işi ARZ eder, işçi de işgücünü ARZ eder. İki tarafın da kendisine talep bulması gayet basittir! Dünyanın kuruluş dengesi gereği bu denge kurulmak (rezonans) olmak zorundadır! Eğer işveren örneğin 1000₺ ye bir işi pazara arz ederse bu işi yapmak için gönüllü olacak birisini bulabiliyorsa yaptırmasında bir sakınca yoktur!!! Aynı şekilde iş kalitesini ortaya koyan bir işçi de işgücünü örneğin 20Bin ₺ ye pazara arz ediyor ise kaliteli işçilik almak isteyen işverene ulaşması gayet olağandır!!!

Böyle bir orta yolun bulunması Pazar açısından gayet işleyebilir bir gerekliktir

Böyle bir piyasa dengesinin oluşturulması en çok ta “işçiye” yarayacaktır. Çünkü kaliteli işçiliğini ucuza satmak zorunda kalmayacaktır! Aynı zamanda şu anki rakamlarla mühim olan aldığı maaş ile kaç tane yoğurt alabildiği, kaç tane ekmek alabildiği, kaç lt. benzin alabildiğidir. Yani önemli olan parasının miktarı değil gücüdür. Buna piyasada “Paranın alım gücü” derler.

Yarın devlet bir karar açıklasa ve “Asgari ücreti 50Bin ₺” yapıyorum derse buna kim engel olabilir!

Peki bu karardan etkilenen işçi bu duruma sevinebilir mi????? HAYIR! Sevinemez çünkü o da hepimiz de biliyoruz ki işçinin aldığı maaş 50Bin ₺ olursa ekmek te 35 ₺ olur, Benzin de 100₺ olur, yoğurt ta 300₺ olur!!! Yani para pula döner, alım gücü düşer ve Enflasyon olur!

Peki bu enflasyon içerisinde işverenin durumu ne olur?

Aslında gözde kaçırılan çok önemli bir detay var ki öncelikle onu açıklamalıyım.

Piyasada Türk filmlerine bile konu olmuş bir slogan var “işçiler kardeş patron k…leş!!!!” diye

Peki bu işverenler kimler. Aslında dikkatli gözlerle baktığınızda işverenlerin de en çok çalışan “İşçiler” olduğunu görürsünüz. Ülkemizde KOBİ (1-ile 10 arasında personel çalıştıran Küçük Orta Boy İşletmeler) dediğimiz işletmelerin toplam iş arzının neredeyse %90- %95 ini ürettiğini görürsünüz.

Peki bu KOBİlerin sahipleri kimler? Çok büyük çoğunluğu hayatına işçi olarak başlayıp sonra kendi işini yapma cesaretini gösterebilmiş, iş fikri veya çözümü olan kişilerdir. Yani küçük sermayelerini koruyabilmek veya büyütebilmek için işçisinden fazla çalışan işçilerdir!

Bu işverenler hammadde alırken, işyeri kiralarken, hatta elektirik-internet v.s alırken yapabildikleri pazarlığı İşçisi ile yapmalarına devlet tarafından engel konulmaktadır!

Peki şartların kendisi için zorlayıcı olduğunu gören işveren nasıl bir çözüm bulmaktadır???? Zamanında bir yöneticimizin dediği gibi “işini bilmektedir” şöyle ki elindeki ürün veya hizmetin üzerine fiyatları yansıtmaktadır.

Açıklayıcı olsun diye somut bir örnek ile anlatayım. Diyelim ki basit bir esnaf lokantası işleten bir “patron” asgari ücret 5Bin ₺ iken Mercimek çorbasını 10₺ ye satar. Asgari ücret 13Bin 500 ₺ olunca aynı çorbayı 40₺ yapar! Yani asgari ücreti bahane edip fiyatlarını HER ZAMAN girdi maliyetlerinden yukarıya taşır!!!!

Birçok esnaf (KOBİ) arkadaşım bana kızsa da aslında bu Enflasyon çarkında ne çok memnun olan bu sınıftır!!!

Lütfen dikkat buyurunuz. Etrafınıza bakınız Enflasyonun en çok olduğu zamanlarda En çok paraları kazananlar bu durumdan faydalanmayı bilenlerdir!!!

Sevgili kardeşim aklını daha fazla karıştırmadan söylemeliğim “Çalışana ödenebilecek Asgari ücretin Devlet tarafından belirlenmesi hem işverene hem de işçiye ZULÜMDÜR” bu anlamsız inattan vazgeçilmeli piyasanın rekabet dengesine bırakılmalıdır!!!

İlle de rakam verilecek ise bu sadece “tavsiye” niteliğinde olmalı ASLA zorunlu olmamalıdır.

 

 

Bonus: Devlet de her kurumdaki çalışanlarına farklı ücret ödeyebilmeli ve o da işçisi (veya memuru) ile pazarlık edebilmelidir. Her kurumdaki ücretin farklı olması asla bir sorun teşkil etmez. Çünkü eğer aldığı ücretten rahatsız olan varsa istifası bir A4 sayfasına yazacağı dilekçe kadar basittir. Aynı işi yapmak için kapı önünde binlerce kişinin beklediğini bilen çalışan ise iş kalitesini, görev bilincini ve sorumluluklarını daha çok ciddiye alacaktır.

Böylece TOPLAM KALİTE artacaktır!

Yukarıda anlattığım gibi bir sistem kurulduğu takdirde tüm piyasa dengeleri SANAL şişkinlikten kurtulacağı için 1000₺ kazana işçi 10Bin₺ kazandığı zamandan daha fazla ALIM GÜCÜ elde edeceği için DAHA MUTLU olacaktır

Saygılarımla

 

 

Alpaslan Pehlivan

 

Devam edecek…

 

Bu yazı 1432 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum